Tüketiciler olarak gerçek balı anlamamızın bir yolu var mıdır?
BALIN GERÇEK OLUP OLMADIĞI ANCAK ANALİZLE ANLAŞILABİLİR
Tüketicinin balın sahte olup olmadığını anlaması oldukça zordur. Analiz yapılması en güvenilir
yöntemdir. Analizlerde balın bir çok özelliğine bakılıyor. Mikroskobik analiz, kimyasal analiz ve
fiziksel analiz gibi birçok aşamayı kapsıyor. Bunların hepsi bir bütün.
Üreticiler genelde arılara kış bakımı yaparlar. O dönemde de üreticinin arıya kendi poleninden
yedirmesi gerekir. Bazen üreticiler arıyı bu dönemde şekerle ya da kekle de besleyebiliyor.
Aslında belli bir süre için bu normal bir durum. Ama bazı üreticiler şekerle ya da kekle beslemeyi
tüm bir sene boyunca yapabiliyor. Bu bala yansıyor doğal olarak. Analizlerde bu anlaşılabiliyor.
Analizlerde balın kalitesine ve orijinine bakılıyor. Arı nektarı toplarken polen de toplar. Poleni de
bala aktarır ve o polen miktarı balda belli oranlarda olması gerekir.
Bal Doğal bir üründür. Ne bir bileşen eklenebilir ne de içinden çekilebilir.
Uluslararası literatürde bal doğal bir ürün olarak kabul edilir. Diğer bir deyişle dışarıdan hiçbir şey
katılamaz, içindeki hiçbir madde de çekilemez. Eğer bala kıvam olsun diye nişasta katılmışsa ya
da hijyenik çalışılmamışsa bunlar mikroskobik analizde ortaya çıkar.
Kalitenin yanında balın orijinine bakılmalıdır. Arı polenleri hangi bitkiden getirmişse tespit
edilebiliyor. Örneğin geven poleni yüzde 45’in üstündeyse buna geven balı diyoruz. Kestane balı
diyebilmemiz için bu oranın yüzde 70-90 oranında olması gerekiyor.
Prolin Değeri (Bitki Çeşitliliği)
Analizlerde balın prolin değeri ölçüler. Bu balın bitki çeşitliliğini gösterir. Türk Gıda Kodeksi
Bal Tebliğine göre minimum prolin miktarının 300 mg/kg olması gerekir. Ortalama bir petek
gözünün dolması için 6000 çiçek den nektar toplanılması gerekmektedir. Bütün vitamin ve
mineraller bu bitkilerden taşınırı. Prolin değeri hakiki balda aranan en önemli özellik
diyebiliriz.
KOYU RENKLİ BALLARIN İÇERİKLERİ AÇIK RENKLİ OLANLARA GÖRE DAHA ZENGİN
Bunun yanı sıra balın antibakteriyel özelliği bulunuyor. Ayrıca antioksidan özelliği de çok yüksek
ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi var. Yine mide ülserine neden olan Helicobacter
pylori’nin tedavisinde de önemli gıdalardan bir tanesi. Bu bilimsel çalışmalarla ispatlanmış
durumda. Yani balı şekerli bir gıda olarak tanımlamak yanlıştır. Balın içeriği bitkiden bitkiye
değişiyor ve çok fazla çeşidi var. Mesela monofloral ballar bir bitki çeşidine ait ballardır. Yani
bitkiden bitkiye balın içeriği de değişiyor, tipi de değişiyor yararı da değişiyor. Ama şunu
söyleyebilirim. Koyu renkli balların antioksidan içerikleri açık renkli olanlara göre daha zengindir.
Kestane balı, meşe balı gibi. Ancak Kestane balı antioksidan açısından daha zengin olmasına
rağmen tadı acı olduğu için sofralık değeri pek yoktur. Bunun yerine özellikle kış aylarında bir tatlı
kaşığı kadar yenirse bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi vardır. Meşe balı ise antioksidan değeri
oldukça yüksek, tat olarak da lezzetli bir salgı balı çeşidimizdir. Normalde bal bozulmayan bir
besindir. 3000 bin yıllık bal var. Ama üretici mesela balı erken hasat etmişse balın nem değeri
yükselir ve bu durumda birtakım bakteri, sporlar üreyebilir ya da üretici hijyenik çalışmamışsa
balın içerisine birtakım bakteri, parazitler karışabilir. Bu durumlarda da balın kalitesi bozulmuş
oluyor. Bu yüzden analizlerde balın nem oranına da bakılır.
KRİSTALLEŞEN BAL GERÇEK BALDIR
Balda bol miktarda şeker olduğu için balın kristalleşmemesi mümkün değil. Dolayısıyla
kristalleşen bal gerçek baldır diyebiliriz.
Hacettepe Üniversitesi Arı ve Arı Ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkezi (HARUM)
Araştırma Raporundan alıntı yapılmıştır.